Ne istediğimi bilmiyorum ben. Neye hayır neye evet
diyeceğim. Bırak beni Allah aşkına. Ne olacak ki bende gönlümün istediği gibi
yaşasam. Benim yaşadıklarımdan, yaptıklarımdan başkalarına ne ki. Onlar önce
kendi hallerine baksın. Boş ver duygularını yaşa, bırak kendini sal gitsin. Ha
aptal sen zaten başkalarının senin hakkında veya senin yaptıklarınla ilgili ne
düşündüğü ya da ne söylediği ile ilgilenmezsin ki senin derdin Rabbinin sana nasıl
baktığı ile ilgili, nasıl bir kul olduğun ile alakadar.
Bazen öyle bir an geliyor ki tarif edemediğim duygular,
bitmesini istemediğim zamanlarda, bürüyor bedenimi. Zehirli sarmaşık gibi
beynime dolaşık düşünceler geçiyor, şeytanla oynaşarak. Ve bu nedenledir ki baş
edemiyor aklım kendimle. Oluruna bırakıyorum, tövbe kapısını açık bırakarak. Ve
sonunda soğuk soğuk terler döküyorum, ah şu dünyevi meseleler. Bir korkular
muamması, düşünceler yumağı ve belirsizlik silsilesi…
Her ne kadar hayata umursamaz tavır takıp nazire
yapsam da vicdanım hiçte zannettiğim gibi değil. Pişmanlığım, Hz Hamza’nın
sinesine saplanan kahpe mızrak gibi saplanıyor yüreğime. İsyankâr bir şeytan
sırıtıyor tozu dumana katmış yığınlar arkasından. Kavruk bedenim çöller altında
yanmış, kıvrak dilime pelesenk olmuş sözcükler, firar etmeye çalışsa da
olmuyor, içinde mahpus durumumdan.
Neler söylüyorum ben böyle? Sanırım kükürt kokulu
hava zerrecikleri kurşun kadar ağır geliyor cesedime. Dudaklarımdan uçuklar
patlar ve somutlaşır, kan yüklü kabuk bağlamış sözcükler yakar geçer içimden. Düşlerimde
yıkadığım şehvetim, depreşik duygularımı o derece hararetlendiriyor ki
uğraşamam seninle, hey! Cımbızla çekip al ey hayat, beni buradan. Dev sancılara
gebe olmak bu olsa gerek. Yosunlaşmış sinirlerim hissetmemekte… Betim benzim
sarı, ellerim titrek, gözbebeklerim kocaman. Arkamdan mı geliyor Azrail, yoksa
önümde mi karşılayacak. Sinsi sinsi bakan şeytan tüylü şeytancıklar, kim bilir,
bilemedim belki kıs kıs gülüyorlar.
Yahu anlamıyorum, neden zoru seviyorum ki. Neden
kimine göre geç kimine göre erken geldim dünyaya. Neden senle seni kaybetmeden
önce karşılaşmadım. Dilimden uçan her kelime, ruhumda ayrı ayrı fırtınalara
sebep oluyor. Sus nolur? Konuşma daha fazla beni bana isyan ettirme, beni bana delirtme.
Şizofrenik, mazoşist hislerimi uyandırma, depreştirme. Dipsizlik gölünde, yok
yok, çölünde kaybettirme kendimi. Zaten geçmiş zamanın geçmişleri dokumuş
zihnimde örümcek ağlarını. Geleceğimse meçhul tarifli bilmeceler…
Karar vermek, kararsızlık… Ne zor şey! Bırak desem
beni kendimle, bırakma ey melek! Boşluğumda karanlığın, kovalayan şeytan mı
yoksa melek mi? Bir yön, aklım ve mantığım şu yoldan gitme, seni bitirir; diğer yön, hislerim, zarar verse
de alacağın haz ve zevk daha büyük. Ne yapsam bilemiyorum. Keşke çıkmasaydın
karşıma ey şey. Ben önce daha rahattım, daha huzur doluydum. Kafatasımda
yivleşen kem düşüncelerin açtığı gediklere çivi çakmakta kocaman bir balyoz.
Derin sancılar, akis akis migrenleşiyor uykumda ya da uyanıkken. Soranlar bilmiyor
ki bin bir gece, bin bir düşünce… Zehirle bezenmiş gül, dikenler arasında. Ne garip bir hal! Bir zamanlar fikir verirken
başkalarına nerden bilebilirdim ki fikirlerimin kendime zarar vereceğini. Ah
keşke çocuk kalabilseydim. Kovalamalıydım, ben körebe, nerdesin çocukluğum, her
yer karanlık, göremiyorum önümü.
Ve şimdi bayatlamakta zaman, lastik gibi esnemekte
hayat. Ben hâlâ neyin mücadelesindeyim. Sırça bir kafes, içinde yalnızlığım,
bir başınayım. Elimde demir levye, kırsam başıma yıkılır dünyam, yok kırmasam sadece
bakmakla yetinmek ve kalabalıklar içinde yalnızlık. Bir niyaz, bir dua, bir
çare… Yine mi iniş ve çıkış. Maalesef kanun buymuş. İstemiyorsan terk et. Yani
ya sev ya da terk edemezsin, mecbursun yaşamaya. Vızıldayıp durma sivrisinek
gibi kulağımda. İstemiyorum senin nasihatlerini, istemiyorum senden medet.
Ve son bir
HÛ çek, öyle bir HÛ ki sönük göğsümde kalbim yeniden canlansın. Vesselam…
hayatta en güzel şey kendin olabilmektir ve önemli olan başı boş bir yaprak gibi ordan oraya savrulmamaktır eğer günahlarına dur diyemiyorsan bir yerlerde bir eksiklik var demektir ,dudakların "hu" çekiyorsa onun hakkını vermelisin rabbimin seni doğru yoldan ayırmaması dileğiyle...
YanıtlaSilsilkinin ve kendinize gelin hocam ne bu karmaşık duygular benim bile kafam karıştı valla...
YanıtlaSil