30 Nisan 2012 Pazartesi

DİLEMMA


Ne istediğimi bilmiyorum ben. Neye hayır neye evet diyeceğim. Bırak beni Allah aşkına. Ne olacak ki bende gönlümün istediği gibi yaşasam. Benim yaşadıklarımdan, yaptıklarımdan başkalarına ne ki. Onlar önce kendi hallerine baksın. Boş ver duygularını yaşa, bırak kendini sal gitsin. Ha aptal sen zaten başkalarının senin hakkında veya senin yaptıklarınla ilgili ne düşündüğü ya da ne söylediği ile ilgilenmezsin ki senin derdin Rabbinin sana nasıl baktığı ile ilgili, nasıl bir kul olduğun ile alakadar.
Bazen öyle bir an geliyor ki tarif edemediğim duygular, bitmesini istemediğim zamanlarda, bürüyor bedenimi. Zehirli sarmaşık gibi beynime dolaşık düşünceler geçiyor, şeytanla oynaşarak. Ve bu nedenledir ki baş edemiyor aklım kendimle. Oluruna bırakıyorum, tövbe kapısını açık bırakarak. Ve sonunda soğuk soğuk terler döküyorum, ah şu dünyevi meseleler. Bir korkular muamması, düşünceler yumağı ve belirsizlik silsilesi…
Her ne kadar hayata umursamaz tavır takıp nazire yapsam da vicdanım hiçte zannettiğim gibi değil. Pişmanlığım, Hz Hamza’nın sinesine saplanan kahpe mızrak gibi saplanıyor yüreğime. İsyankâr bir şeytan sırıtıyor tozu dumana katmış yığınlar arkasından. Kavruk bedenim çöller altında yanmış, kıvrak dilime pelesenk olmuş sözcükler, firar etmeye çalışsa da olmuyor, içinde mahpus durumumdan.
Neler söylüyorum ben böyle? Sanırım kükürt kokulu hava zerrecikleri kurşun kadar ağır geliyor cesedime. Dudaklarımdan uçuklar patlar ve somutlaşır, kan yüklü kabuk bağlamış sözcükler yakar geçer içimden. Düşlerimde yıkadığım şehvetim, depreşik duygularımı o derece hararetlendiriyor ki uğraşamam seninle, hey! Cımbızla çekip al ey hayat, beni buradan. Dev sancılara gebe olmak bu olsa gerek. Yosunlaşmış sinirlerim hissetmemekte… Betim benzim sarı, ellerim titrek, gözbebeklerim kocaman. Arkamdan mı geliyor Azrail, yoksa önümde mi karşılayacak. Sinsi sinsi bakan şeytan tüylü şeytancıklar, kim bilir, bilemedim belki kıs kıs gülüyorlar.
Yahu anlamıyorum, neden zoru seviyorum ki. Neden kimine göre geç kimine göre erken geldim dünyaya. Neden senle seni kaybetmeden önce karşılaşmadım. Dilimden uçan her kelime, ruhumda ayrı ayrı fırtınalara sebep oluyor. Sus nolur? Konuşma daha fazla beni bana isyan ettirme, beni bana delirtme. Şizofrenik, mazoşist hislerimi uyandırma, depreştirme. Dipsizlik gölünde, yok yok, çölünde kaybettirme kendimi. Zaten geçmiş zamanın geçmişleri dokumuş zihnimde örümcek ağlarını. Geleceğimse meçhul tarifli bilmeceler…
Karar vermek, kararsızlık… Ne zor şey! Bırak desem beni kendimle, bırakma ey melek! Boşluğumda karanlığın, kovalayan şeytan mı yoksa melek mi? Bir yön, aklım ve mantığım şu yoldan gitme,  seni bitirir; diğer yön, hislerim, zarar verse de alacağın haz ve zevk daha büyük. Ne yapsam bilemiyorum. Keşke çıkmasaydın karşıma ey şey. Ben önce daha rahattım, daha huzur doluydum. Kafatasımda yivleşen kem düşüncelerin açtığı gediklere çivi çakmakta kocaman bir balyoz. Derin sancılar, akis akis migrenleşiyor uykumda ya da uyanıkken. Soranlar bilmiyor ki bin bir gece, bin bir düşünce… Zehirle bezenmiş gül, dikenler arasında.  Ne garip bir hal! Bir zamanlar fikir verirken başkalarına nerden bilebilirdim ki fikirlerimin kendime zarar vereceğini. Ah keşke çocuk kalabilseydim. Kovalamalıydım, ben körebe, nerdesin çocukluğum, her yer karanlık, göremiyorum önümü.
Ve şimdi bayatlamakta zaman, lastik gibi esnemekte hayat. Ben hâlâ neyin mücadelesindeyim. Sırça bir kafes, içinde yalnızlığım, bir başınayım. Elimde demir levye, kırsam başıma yıkılır dünyam, yok kırmasam sadece bakmakla yetinmek ve kalabalıklar içinde yalnızlık. Bir niyaz, bir dua, bir çare… Yine mi iniş ve çıkış. Maalesef kanun buymuş. İstemiyorsan terk et. Yani ya sev ya da terk edemezsin, mecbursun yaşamaya. Vızıldayıp durma sivrisinek gibi kulağımda. İstemiyorum senin nasihatlerini, istemiyorum senden medet.
 Ve son bir HÛ çek, öyle bir HÛ ki sönük göğsümde kalbim yeniden canlansın. Vesselam…

2 yorum:

  1. hayatta en güzel şey kendin olabilmektir ve önemli olan başı boş bir yaprak gibi ordan oraya savrulmamaktır eğer günahlarına dur diyemiyorsan bir yerlerde bir eksiklik var demektir ,dudakların "hu" çekiyorsa onun hakkını vermelisin rabbimin seni doğru yoldan ayırmaması dileğiyle...

    YanıtlaSil
  2. silkinin ve kendinize gelin hocam ne bu karmaşık duygular benim bile kafam karıştı valla...

    YanıtlaSil

Yorumunuz için teşekkürler...