Bir gün adına bir kitap yazdığımda arka kapağında, ey geçmişim, şunlar yazsın istiyorum:
“Bıktım artık, ikiyüzlü davranmaktan. Sanki kendimi kandırıyorum. Her gece yatağıma yattığımda, gündüzün o velveleli şaşaasından soyutlandığım vakit, bitti diyerek daldığım uykumda bir türlü rahat bırakmıyor beni geçmişim. O kadar yorgun ki zihnim ve yüreğim ne mümkün, izin vermiyor unutmaya.
Bir halüsinasyon pazarlığında düşüncelerim, hayal ile gerçek arasında. Ruhum bir kenara oturmuş izliyor, bedenin geçmişle gelecek arasındaki anlaşmasını. Yargılandığımın farkındayım, sanki mizan önüne çıkmış hesabımı veriyorum ve hüküm, çile, serzeniş ama…
Bir halüsinasyon pazarlığında düşüncelerim, hayal ile gerçek arasında. Ruhum bir kenara oturmuş izliyor, bedenin geçmişle gelecek arasındaki anlaşmasını. Yargılandığımın farkındayım, sanki mizan önüne çıkmış hesabımı veriyorum ve hüküm, çile, serzeniş ama…
Belli belirsiz daldığım uykumdan, hep saplantılı uyanıyorum sabahlara. Tehditkâr gün ışığının yüzüme vuruşu, bana tekrar karşıma çıkacak diye sözde muştuluyor hatamı. Aydınlıklar içinde karanlıklar ıstırabı çektiriyor. Çaresiz inanamasam da inanmış gibi yapıyorum bazen unuttuğumu zannettiğime. Geçmişimin bu ağır ve koyu izi, çığlık atıyor kafatası boşluğumda. Oradan oraya yankılanıyor durmadan. Usandım, bıktım artık her güne bu şekilde uyanmaktan. Erimeye, bitmeye, tükenmeye başladım ayaklarımdan. Ümitvârım, mazimdeki acımtırak hatıraların silineceğinden.
Zamanı durdurmak, her şeyi başa sarmak istiyorum, fakat nafile. Belli belirsiz her yerde karşıma çıkıyor. “ Niye yaptım?” demekten artık dilim, dudağım yoruldu.
Sessiz, tenha, boş mekânlarda döküyorum gözyaşlarımı, sonrası ise hep gülücük maskesi. Göstermeye utandığım hislerimi maskeleştirip veriyorum dünyama.
Geçmişimin hatası şekillendiriyor, bedenimi. Gözlerim altında mor halkalar, etrafında çizgiler ve alnımda derin kırışıklıklar… Canım öyle yanıyor ki daha şimdiden yaşamaya başladım, cehennemin korkunç çaresizliğini. Hak etmiyorum bunca ıstırabı ve ve… Elimde değil ne yapayım, mazim âtimi etkiliyor.
Ey rüzgâr, al götür tüm yaşanmışlıkları. Ey boz bulanık sel, sen de al götür eskiyi, yeniyi, her ne varsa her şeyi.
Ey geleceğim, ihanetimi affeyle!
Suçu başkalarına yıkmadan, mazeret aramaya kalkmadan “Hata yaptım, bu benim hatam!” diyorum ve iki büklüm, diz çökmüş, başım eğik, bembeyaz bir yaprak ümit ediyorum.”

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler...