24 Haziran 2011 Cuma

MATEMATİK ÜZERİNE



Matematik üzerine çok sık söylenen sözler vardır: Matematik dersinde gördüğümüz formülleri yaşamın hangi alanında kullanacağız? Boşu boşuna formül ezberliyoruz. Diğer derslerle matematik arasındaki ilişkiler yeterince açık değil ki, öğrendiğimiz bilgileri birleştirelim. Matematik çok soyut bir ders, aynı zamanda matematiğin anlaşılması çok zor. Öğrenirken çok zevk alamıyorum. Şu matematiği sevemiyorum. Bana duygusal veya bir şey öğrenme merakı giderildiğinde aldığım zevki vermiyor. Çok monoton geçen bir ders… Bu listeyi uzatmak mümkün.
Geçenlerde internette bir haber ilgimi çekti:  Cem YILMAZ. Evet evet. Bildiğiniz Cem YILMAZ.
Matematik için bakın ne demiş;
Tarih boyunca bilime hiç katkıda bulunmamış bir topluma bir çok icattan yararlanma imkanı verdiği için dünyaya şükran borçluyuz. Adamlar telefonu buldu, biz de bari en azından jetonu bulsaydık. Bizim orta öğretimimizde akılda kalan cümle şudur "Yahu bu matematiğin günlük hayatımızda bize ne faydası olacak?" Hemen herkes matematikten nefret eder ve faydasız bir şey olduğunu düşünürler. E bir toplum ya dayak yememiş ya da hesap bilmiyor durumundaysa batar tabii. Matematik insanoğlunun bulduğu en yararlı derstir. Matematikten anlamamak bir kusurdur. Ama bununla övünmek eşekliktir. Çünkü bu başarısız öğrenciler arasında yaygındır. Onlar akılları sıra matematikten anlayanı ve başarılı notlar alanı marjinal yapmak isterler. Yani onlara göre matematikten kalmak değil ondan geçmek tuhaftır. Çalışkan öğrenciye inek derler ama tembel ve sorumsuz öğrenciye takılmış herhangi bir hayvan ismi yoktur. Matematikten hoşlanmayan öğrenciler sonraki hayatlarında genellikle tercihlerini hep yanlış yapan insanlar olurlar...
Ne güzel söylemiş Cem YILMAZ! Komedyen olduğu için sakın ciddiye almazlık etmeyin bu sözleri. Unutmayın ki komedyenler günlük yaşam içerisinde ilgimizi fazla çekmeyen konuları ön plana çıkararak kendilerine malzeme bulurlar.
T.Pappas'ın "Yaşayan Matematik" isimli kitabının önsözünde şunlar yazılıdır: "Matematikten duyulan zevk bir şeyi ilk kez keşfetme deneyimine benzer. Çocuksu bir hayranlık ve şaşkınlık insanı sarar. Bu deneyimi bir kez yaşadıktan sonra, bu duyguyu unutamazsınız. Bu duygu, ilk kez mikroskoba bakıp da daha önce çevrenizde her zaman var olan ama göremediğiniz şeyleri gördüğünüz anki kadar heyecan vericidir."
Gerçekten de matematiğin estetik çekiciliğine tamamen duyarsız, aydın bir insan bulmak biraz zordur. Matematiksel güzelliği tanımlamak çok güç olabilir fakat bu güçlük her tür güzellik konusunda geçerlidir. Sadece düşüncede var olan olayların nerelerde uygulama alanı bulabileceği hiçbir zaman önceden tahmin edilemez. Bu nedenledir ki matematikçiler, yapılan çalışmaları estetik yönden değerlendirmekte, eserlerde bir sanatçı titizliği ile güzellik ve zarafet aramaktadırlar.
İnsanlık tarihinde iyi olan hiçbir şeyin yaz mevsiminde gerçekleşmemiş olması tesadüf değil galiba. Nemden beyin mi şişiyor, kan sıcakta su mu kaynatıyor, bir şey oluyor muhakkak. Akıl, huysuz bir bebek gibi gezdirilmek istiyor. Üstelik gidip en acayip şeylere takılıyor...
Matematik gibi...
Basit bir sonsuzluk problemidir. Uzayda sonsuz sayıda odası olan bir otel hayal edin. Ve diyelim ki, sonsuz sayıda turist otele gelmiş olsun. Fakat tam herkes odalara yerleşmişken, birden ortaya gecikmiş bir turist çıkıyor. Buyurun bakalım! Bütün odalar dolu. Şimdi ne yapacaksınız? Adamı nerede yatıracaksınız?
Eğer bütün misafirleri bir sonraki odaya kaydırırsanız (1 no lu odadakini 2 no lu odaya, 2 dekini 3 e vs), geç kalan turisti, boşalan 1 numaralı odaya yerleştirirsiniz. Çünkü sonsuzun sonu yoktur; ama başı vardır!
İşte matematik budur! Daha neyin şikâyetini yapıyorsunuz? O zaman keşfetme duygusunu yaşamak için haydi matematiğe…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler...