Gözlerim kapanıyor yorgun, ağır bir günün ardından kale misali kule siperlerinde. Ve sonra kayıp bir neferin kapanmış gözlerinde buluyorum kendimi. Saklı nöbet kulübemin menzilinden uzaklaştıkça nazarlarım, kayboluyorum soğuk kış gecelerinde. Sivil kıyafetli düşüncelerim, militarist ruhlu hayatımın süslü hülyaları. Heyula bir dokunuş, devriyenin kirli, pasaklı elleri, dur kimdir o, donmuş dudaklarımdan çıkar aniden. Tenor karşılığı(işaretli) demokrat sözler karşılar dudaklarım.
Buzdan yapılmış demir silahlar, düşman karanlıkların sinesine gömülür her kıpırdanışta. Kat kat parkeler değiyor soğuktan büzülmüş tenime. İçime işliyor, uyuşuyor bâkir zihinlerim. Tokluğa hasret petek petek kıvrımlarımda süzülüyor özgürlüğün ılık nefhası. Bitsin diyorum artık ama bitmiyor lakin hâlâ yolun yarısındayız. Haritalar çıkıyor, zikzaklar çizmiş yollar, içinde.
Tatlı uykulardan uyanmak gecenin ikisinde artık ölüm getiriyor usul usul bedenime. Çelik yelekli yürekler daraltıyor korkularımı. Sanki kurşun yemiş sırtlan kümesi koşuyor zifiri karanlıklara (labirentlere). Kilitleri kırarak parmaklıklar arkasındaki RDM ‘lik bir sima karşılıyor somutlaşmış cesaretimi.
Manga manga komutlar yükselir yıldız yüklü hilâl gölgesinde. Suratlar asık, sinirler gergin, ağızdan çıkacak bir çift kelimeye muhtaç(bağlı) çile. Saf saf dizilmiş toprak renkli gölgeler, soğuk bir çatı altında üşüyen yüzlü korkular, karanlık şafakların ışıkla boğulmasını beklemekteler. Tertip tertip hâki gövdeler kalkar dimdik telâkki misali emirlere.
Uykusuz geceler bekler, yorgun sabahları, kimsesiz nöbet saatlerinde. Bahaneler üretir zihinler kaçmak istercesine, çare yerine. Sabır taşı olur her bir nefer, anlamsız isteklere karşı. Mecburiyet kahreder yüreği, isteksiz ve isteksiz. Sonlara yaklaştıkça sıkıştırır, daraltır yürekleri, kaldıramaz artık ağır kelime yüklü dilekleri.
Şafak şafak, gün gün, saat saat, saniye saniye hesaplar durur, bitirilmiş (geçmiş) zamanları (anıları). Ardından gelen heyecan ve sevinç yerini bırakır ümitsiz hayallere, korku kaplı göğüsler içinde. Kısa devreler, uzun dönemler, poşet poşet, torba torba botlar çiğner zamanın en dirisini. Çiğner ki bitirir her demini. Gelse de sivil kalıplı beklentilerim, nizamiye çevreli duraklarım almaz ki içeri.
Çarşılar ödüllendirilir şeker görünümlü, asker çocuklara bal sürülür gibi dudaklara. Ve ancak bir şey tatlandırır umuttan yoksun bu sabahları; o da karanlık bir gecenin peşinden gelen ışık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler...