Bir zamanlar çocuktum.
Ailemden öğrendim nasıl yaşamam gerektiğini, ailemden öğrendim problemlerimle
başa çıkmanın yolunu ve daha birçok şeyi. Daha doğrusu birçok şeyi öğrendiğimi
zannettim. Derken hiç bilmediğim bir dünyada beni yalnız, kendimle baş başa
bıraktılar. Tıpkı, teşbihte hata olmasın, yumurtadan çıkan ördeklerin o anda
annesi tarafından suya bırakılıp haydi yüz bakalım demesi gibi bana da yüzlerce
insanın arasında haydi yaşa bakalım dediler.
Başlarda göğsümdeki boşlukta
korku saplantıları beni bir türlü yalnız bırakmadı. Ama bir süre sonra suyun
yüzünde yüzmeye başladım. Alışmıştım, bu âleme. Sevmiştim. Evet, o kadar çok
sevdim ki derinlere dalmaya başladım. Başka diyarlar keşfetmeye başladım.
Aramaz olmuştum, beni bu dünyaya iten ailemi. Ta ki gerçek problemlerle
karşılana dek. Tekrar döndüm haliyle. Bu kez bir bırakıp bir ayrıldım. Ama şunu
öğrendim ki insan asla sevdiklerinden ayrı yaşamamalıymış.
İşte bir zamanlar
öğrenciydim. İnsanlar arasında, arzla arş arasında, kâh gülerek kâh ağlayarak
bazen menderes çizerek bazen de yüksek yüksek yarlardan aktım. Ruh halim,
gökyüzünün rengine göre bazen gri ve siyah, bazen mavi ve beyaz olurdu. Şimdi
ise farklı bir dünyada veya düzlükteki çukurda bir göle döküldüm. Meskûn mu meskûn
bir mahalde kendimi bir anda çılgınlar gibi çağlarken sükûnet içinde buldum. Gariptir
ama başta çok sakin gelen bu âlem aslında hiçte göründüğü gibi değilmiş. Kendi
içinde o kadar çok karmaşa barındırıyor ki. Anladım ki esas yaşama mücadelesi
buradaymış. Bir bakıyorsun gül bahçesinde zannettiğin bedenin, dikenler
arasından kana bulanarak çıkıyor. Bazen de ateşler içinde alevlere tutuşmuş
gibi görünüyorsun oysa İbrahim gibi serin oluyor her yer sana. Bazen ise bir
uçurtma gibi gökyüzünde süzülürken kendini sert rüzgârlar sayesinde çalılıklara
dolanmış buluyorsun. Bu dünyaya kapılıp öbür dünyayı unutuyorsun.
Şu an kendimi o kadar velveleli
bir hayatta buluyorum ki bazen diyorum acaba biraz dinlenme zamanım gelmedi mi? Birazcık inzivaya çekilme vakti gelmedi mi? İnsanın
kendisiyle baş başa kalacak bir yer, bir liman bulma vakti gelmedi mi? Kimsenin
bilmediği, keşfedilmeyi bekleyen doğal bir güzellik arıyorum. Sizce de bu
güzellikte bir kahve molası verme vakti gelmedi mi? Hem de acı bir Türk kahvesi…
Ve de karşılıklı içecek bir dost! Vesselam…
inziva için daha gençsiniz ya
YanıtlaSilSanırsam inziva için çokta yaşlı olmak gerekmiyor. Demir yüklü bulutlar bir gün üzerine çöktüğü vakit anlarsın ki aciz bir varlığım. İşte o anda sana inşirah salacak bir nefha ararsın ki bunu da kendini sigaya çekmede bulacaksındır.
YanıtlaSilUSTAD ❤❤❤
YanıtlaSilUSTAD ❤❤❤
YanıtlaSil