17 Mart 2012 Cumartesi

Bir Kahve Molası Verelim mi?


Bir zamanlar çocuktum. Ailemden öğrendim nasıl yaşamam gerektiğini, ailemden öğrendim problemlerimle başa çıkmanın yolunu ve daha birçok şeyi. Daha doğrusu birçok şeyi öğrendiğimi zannettim. Derken hiç bilmediğim bir dünyada beni yalnız, kendimle baş başa bıraktılar. Tıpkı, teşbihte hata olmasın, yumurtadan çıkan ördeklerin o anda annesi tarafından suya bırakılıp haydi yüz bakalım demesi gibi bana da yüzlerce insanın arasında haydi yaşa bakalım dediler.

Başlarda göğsümdeki boşlukta korku saplantıları beni bir türlü yalnız bırakmadı. Ama bir süre sonra suyun yüzünde yüzmeye başladım. Alışmıştım, bu âleme. Sevmiştim. Evet, o kadar çok sevdim ki derinlere dalmaya başladım. Başka diyarlar keşfetmeye başladım. Aramaz olmuştum, beni bu dünyaya iten ailemi. Ta ki gerçek problemlerle karşılana dek. Tekrar döndüm haliyle. Bu kez bir bırakıp bir ayrıldım. Ama şunu öğrendim ki insan asla sevdiklerinden ayrı yaşamamalıymış.

İşte bir zamanlar öğrenciydim. İnsanlar arasında, arzla arş arasında, kâh gülerek kâh ağlayarak bazen menderes çizerek bazen de yüksek yüksek yarlardan aktım. Ruh halim, gökyüzünün rengine göre bazen gri ve siyah, bazen mavi ve beyaz olurdu. Şimdi ise farklı bir dünyada veya düzlükteki çukurda bir göle döküldüm. Meskûn mu meskûn bir mahalde kendimi bir anda çılgınlar gibi çağlarken sükûnet içinde buldum. Gariptir ama başta çok sakin gelen bu âlem aslında hiçte göründüğü gibi değilmiş. Kendi içinde o kadar çok karmaşa barındırıyor ki. Anladım ki esas yaşama mücadelesi buradaymış. Bir bakıyorsun gül bahçesinde zannettiğin bedenin, dikenler arasından kana bulanarak çıkıyor. Bazen de ateşler içinde alevlere tutuşmuş gibi görünüyorsun oysa İbrahim gibi serin oluyor her yer sana. Bazen ise bir uçurtma gibi gökyüzünde süzülürken kendini sert rüzgârlar sayesinde çalılıklara dolanmış buluyorsun. Bu dünyaya kapılıp öbür dünyayı unutuyorsun.

Şu an kendimi o kadar velveleli bir hayatta buluyorum ki bazen diyorum acaba biraz dinlenme zamanım gelmedi mi?  Birazcık inzivaya çekilme vakti gelmedi mi? İnsanın kendisiyle baş başa kalacak bir yer, bir liman bulma vakti gelmedi mi? Kimsenin bilmediği, keşfedilmeyi bekleyen doğal bir güzellik arıyorum. Sizce de bu güzellikte bir kahve molası verme vakti gelmedi mi? Hem de acı bir Türk kahvesi… Ve de karşılıklı içecek bir dost! Vesselam…

4 yorum:

  1. inziva için daha gençsiniz ya

    YanıtlaSil
  2. Sanırsam inziva için çokta yaşlı olmak gerekmiyor. Demir yüklü bulutlar bir gün üzerine çöktüğü vakit anlarsın ki aciz bir varlığım. İşte o anda sana inşirah salacak bir nefha ararsın ki bunu da kendini sigaya çekmede bulacaksındır.

    YanıtlaSil

Yorumunuz için teşekkürler...